Şablon:GM/2016-08-03
![]() Bir bebeğin anne karnında sahip olduğu kanındaki alyuvarlar normal bir insandakinden farklıdır. Bu tür alyuvarlar fetal hemoglobini (HbF) denilen türdendir. Bebek doğar doğmaz işlevini yitiren bu farklı tipteki alyuvarlar hızla parçalanıp yıkılmaya başlarlar ve yerine yeni tipte hemoglobin (HbA) içeren alyuvarlar üretilmeye başlanır. Bölünerek yıkılan alyuvarlar aşırı miktarda bilirubin maddesi üremesine neden olur. Normal bir bünyedeki biluribin karaciğerde işlenerek vücuttan atılacak biçime getirilir. Bebeğin karaciğerinin aşırı miktarda üretilen biluribini karşılayamadığı durumda, vücuttan atılması gereken bu dokular bebeğin kanında birikmeye başlar. Biluribin sarı renkli pigmentlere sahiptir ve kanda aşırı miktarda birikerek bebeğin derisine nüfuz ederek bebeğin sarı renkli bir görünüm almasına ve yenidoğan sarılığına neden olur. Yenidoğan sarılığı eski zamanlarda da bilinen bir hastalık idi. Ancak hastalığın tedavisi için özel bir uğraş sarfedilmez ve bebeğin iyileşip iyileşmemesi kaderin bir cilvesi olarak yorumlanırdı. Yeni doğmuş bebeklerdeki sarılık durumuna dair ilk bilgi Barthmomaeus Metlinger tarafından 1473 yılında yazılmış olan Ein Regiment der Kinder adlı kitapta yer almaktadır. (Devamı...) |
![]() Cavalı yoksul bir öğretmenin oğluydu. Çocukluğunun büyük bir bölümünü Tulungagung köyünde büyükbabası ve büyükannesinin yanında geçirdi. 15 yaşında Surabaya'daki ortaokula gönderildi. 1921'de tanınmış din adamı Tjokroaminoto'nun 16 yaşındaki kızı Siti Utari ile evlendi. Sukarno öğrenciliği sırasında Cava, Sunda ve Bali dillerini çok iyi öğrendi. Çağdaş Endonezya dili üzerindeki çalışmaları, gelecekte bu dilin geliştirilmesine yapacağı katkıların temelini oluşturdu. Arapça ve Felemenkçenin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Almanca ve Japonca öğrendi. Zamanla feodal prenslerden kaçak komünistlere kadar, ülkenin hızla genişleyen siyasal yelpazesinin her kanadındaki yeni önderlerle tanıştı. İnşaat mühendisliği eğitimini tamamladığı Bandung'da 1927'de yaşamının gerçek yönünün siyaset ve hitabette yattığını hesapladı. 1923'te Siti Utari'den boşanarak, Inggit Garnisih'le evlendi, ama 1943'te ondan da ayrıldı. Sonraki yıllarda birkaç kez daha evlendi. Sokarno, sömürgeciliğe karşı çıktığı için Hollandalılar tarafından Bandung'da 2 yıl (1929-1931) hapsedildi, Sumatra ve Flores'te sekiz yılı aşkın süre sürgünde yaşadı (1933-1942). Mart 1942'de Hint Adalarını işgal eden Japonları hem ulusu, hem de kendisi için kurtarıcı olarak karşıladı.II. Dünya Savaşı boyunca Japonların başdanışmanı ve propaganda görevlisi oldu. Buna karşılık Japonlardan Endonezya'nın bağımsızlığını talep etti.1 Haziran 1945'te yaptığı en ünlü konuşmasında, Pancasila diye bilinen Beş İlke'yi (tek tanrıya iman, adil ve modern toplum, Endonezya'nın birliği, demokrasi, sosyal adalet) tanımladı. Japonya'nın yenilgisi yaklaşınca önce tarafsız kaldı. Sonunda genç eylemciler tarafından kaçırılıp tehdit edilince 17 Ağustos 1945'te Endonezya'nın bağımsızlığını ilan etti. Yeni ve güçsüz cumhuriyetin devlet başkanı olarak Hollanda'ya başarıyla meydan okudu. Eski sömürgelerinde denetimi yeniden ele geçirmek için iki başarısız harekat düzenleyen Hollanda, 27 Aralık 1949'da Endonezya'nın bağımsızlığını resmen tanıdı. (Devamı...) |